26 Mart 2020 Perşembe

Kadınlar Ülkesi

Feminizmin ve tek kromozomun çift kromozomu yendiği,entrikasız dünyaya hoşgeldiniz..
Bilimkurgu denince akla gelen heyecan,atraksiyon,süregelen olaylar dizisi olsa da zannederim bu kitabın bilimkurguyla uzaktan yakından uzaktan alakasını bulamamakla birlikte,daha çok fantastik edebiyata daha cok yakıştırdım sanki..hayatımda bu kadar soft,bu kadar durağan,bu kadar olaysız, bu kadar sakın ve tek düze bir bilimkurgu daha okuduğumu sanmıyorum..sayfalar ilerledikçe şimdi bi olay patlayacak beklentisiyle okusam da çok tekdüze ve hatıralar geçidini okumuş gibiyim..
Kadınlar Ülkesi tam bir ütopya ve fantazya cenneti..bütün ülkeye kadınlar hakim ve herşey çok ileri,herşey çok laylaylom,hersey tam bir sükûnet ve program içinde ilerleyen bakire meryemlerin seri üretime geçmiş uzay üssü gibi..
Okurken, "acaba ortalığı karıştıran ve bütün hırsları,cekememezlikleri erkekler mi yaratıyor?",sorusunu düşünmeden edemiyorsunuz ve bitince aklınızda bir tek soru kalıyor,"Kadınlar Ülkesi'ne gidipde dönmeyen erkeklere noldu?"
Herkese keyifli okumalar..

24 Mart 2020 Salı

Elleri Olmayan Kız

Bazı kitaplar vardır ve içiniz deline deline okursunuz ya hani,sanki acısı taaa içlerde bi yerdedir,işte bu kitap o kitaplardan biri..
  Edith geleceği parlak ve bir o kadar kendini başarıya adamış bir balerin ve hayallerinde çok daha başarılı olmak için hiç bir engel görmüyor tabii ki Auschwitz’e kadar..
   16 yaşında toplama kampına gönderilmesiyle başlayan olaylar ceset yığınları arasında bulunmasıyla son buluyor ve Edith yollarca çabalayıp bir psikolog olup onlarca kişinin ruhunu arındırıyor..ama ya kendi ruhu??
  Hikaye tam olarak Edith’in kendi hayat hikayesini anlatmasıyla başlıyor ve “bunun iyileştirdiğini hastalarla ne alakası var?” sorusunu illa düşünüyorsunuz çünkü Edith’in kendi hapishanesini kendi elleriyle kurduğunu hesaba katmıyoruz..
  Çünkü Edith annesiyle babasını ölüm fırınlarına gönderdiği ve hayatta kaldığı için sürekli hayattan saklanıyor,ta ki 35 yıl sonra aynı kampa geri dönene kadar..
  Edith’in yolculuğunda tarih müzesi gezmiş kadar bilgili ,aynı işkencelere maruz kalmış kadar ruhunuz ezilmiş hissediyorsunuz ve anlıyorsunuz herkes kendinin gardiyanı ve herkesin umut ve özgürlük anahtarı kendi elinde..herkese keyifli okumalar..
Bazı kitaplar vardır ve içiniz deline deline okursunuz ya hani,sanki acısı taaa içlerde bi yerdedir,işte bu kitap o kitaplardan biri..
  Edith geleceği parlak ve bir o kadar kendini başarıya adamış bir balerin ve hayallerinde çok daha başarılı olmak için hiç bir engel görmüyor tabii ki Auschwitz’e kadar..
   16 yaşında toplama kampına gönderilmesiyle başlayan olaylar ceset yığınları arasında bulunmasıyla son buluyor ve Edith yollarca çabalayıp bir psikolog olup onlarca kişinin ruhunu arındırıyor..ama ya kendi ruhu??
  Hikaye tam olarak Edith’in kendi hayat hikayesini anlatmasıyla başlıyor ve “bunun iyileştirdiğini hastalarla ne alakası var?” sorusunu illa düşünüyorsunuz çünkü Edith’in kendi hapishanesini kendi elleriyle kurduğunu hesaba katmıyoruz..
  Çünkü Edith annesiyle babasını ölüm fırınlarına gönderdiği ve hayatta kaldığı için sürekli hayattan saklanıyor,ta ki 35 yıl sonra aynı kampa geri dönene kadar..
  Edith’in yolculuğunda tarih müzesi gezmiş kadar bilgili ,aynı işkencelere maruz kalmış kadar ruhunuz ezilmiş hissediyorsunuz ve anlıyorsunuz herkes kendinin gardiyanı ve herkesin umut ve özgürlük anahtarı kendi elinde..herkese keyifli okumalar..

Kitap temin adresleri:

Fırtınalar Kralı

Herkese yeni bir kitap ve yeni bir geceden daha merhabalar..
  Uzun süredir yaşanan salgın ve endişe durumlarından dolayı biraz suskun kalmayı tercih etmiş olsam da,kitaplar konusunda pek de suskun olamadım,iyi ki de olmamışım di mi?
  Fırtınalar Kralı kitabı arka kapak tanıtımı sebebiyle çok çok çok ilgimi çekmiş olsa da,beni bayım bayım baydı..psikolojik gerilim olarak tanıtılmış kitap psikolojik yıldırma politikası uyguluyor olabilir bu konuda ciddi şüphelerim ve okurken,”öfffff ne zamandan bahsediyo acaba şimdi?” diye düşündüğüm zamanlarım var..
   Bir kasabada yaşayan Nate’in çocukluğunda ailesiyle yaşadığı kazayla başlayan olaylar yollar sonra açıklığa kavuşuyor ama anlatım çok bölük pörçük ve bağlantısız.. mahalle teyzeleri altın günü için toplanmış da,biri ordan biri burdan anlatıyor gibi aşırı kopuk olmuş..dolayısıyla benim beğenimi al(a)mamış bi kalem olarak Brendan Duffy’i yerine uğurluyor ve bundan sonraki hayatında başarılar diliyoruz..
Kitap temin adresleri:


 

10 Mart 2020 Salı

O Uyumadan Önce

Selaaaaaammmm!!
Bu defa sizlere direnen ve sistemi reddeden Yeşil Şehrin kadınlarından koccccaman bi selam getirdim..
  Uzun süredir bu kadar sürükleyici ve akıcı distopik bir eser okumadığımı düşünüyorum..Dini baskının hüküm sürdüğü,kadın tecritleri,ataerkil baskılar,kadının kendi bedeni üzerinde hak talep edememesi ustaca bir zarafet ve bakış misali incelikle işlenmiş harika bir kitap olmuş..
  Düşünün,savaşlar ve salgın hastalık erkek nüfusunu öyle azaltmış ki,bir kadın birden çok kocaya sahip olabiliyor ve sadece üremeye endeksli olarak yapay zeka ile sürekli olarak yönlendirilip bedeni metalaştırılarak sadece ülke nüfusuna katkı sağlamaktan sorumlu..
 Diğer yanda bu sistemi reddederek kendilerine yeraltı şehrinde kolektif bir yaşam kurmuş,yalnızca gece yaşayıp sabah günü doğmadan yeraltına gömülen,iktidarın en güçlüleri tarafından korunan bir avuç kadın.. çünkü bu kadınlar özel.. hiç kimsenin parayla pulla satın alamayacağı çok özel bir hizmete sahipler; sex olmadan gösterilen yakınlık ve şefkat.. 
  Onlar sisteme direnenler,onlar bedenlerini kuluçka makinası olarak değil sadece kendilerine ait olarak kullananlar,onlar direnen savaşçı kadınlar,onlar kimsenin ezemediği radikaller..
  Okurken bi çok yerde Damızlık Kızın Öyküsü izlerini görsem de, Bina Shah imzalı,”O Uyumadan Önce” daha uç bir kitap hissi verdi bana.. Panah şehrini ve savaşçı kadınları çok sevdim,sizde çok seveceksiniz.. herkese bol keyifli okumalar..
Kitap temin adresleri:

Gölgeler Çekildiğinde

Herkese bulutlu bi günden merhabalar..bi kaç zamandır kitap yorumu yazmadığımı farkettim  ve hemen telafi etmeye geldim..
 Gölgeler Çekildiğinde kitabı her ne kadar günlük güneşlik,sıcak ve yeni başlangıçlarla dolu bi hikaye hissi verse de,aksine çok kasvetli,çok dramatik ve bi o kadar monotonluğun kol gezdiği bi kitap olmuş.. Cahide Birgül’le tanışma ve kalemini keşfettiğim kitap olması dolayısıyla kendimi şanslı sayıyorum çünkü sanırım bir kitap okumadım da,loş koridorları olan izbe bir evin odalarında dolaşmışım; ağır ağır ilerleyen bi sanat filmi izlemişim gibi hissettim kendimi..
  Kitaba başlarken Esin öğretmen’in suskunluğuna ve kendi yalnızlığında gömülmesine her ne kadar anlam verememiş de olsam sonra sonra üzüntüsü ruhuma işledi..Öyle ki, adına etiketler açıp, #hepimizesinöğretmeniz diyesim bile gelmiş olabilir..
   İlk başlarda Esin Öğretmenin kabuk içindeki hayatını sorgulasanız da,sonradan annesinin despotluğu,sevgisizliği ve başkalarına karşı doğru davranmaya çalışırken evladına karşı yanlış yaptığını anlamanız uzun sürmüyor..herkese keyifli okumalar..
 Kitap temin adresleri:
https://www.dr.com.tr/Kitap/Golgeler-Cekildiginde/Cahide-Birgul/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0001853661001
https://www.kafkakitap.com/?s=Gölgeler+Çekildiğinde+